
Birlikte yürüdüğümüz bu uzun hayat yolculuğunda, 2025 yılına geldik. Evet, evet, birlikte yürüdük; zira birçoğunuz gibi benim de hayatım pandemiyle birlikte büyük oranda değişti. Size özetle P.Ö. (Önceki) ve P.S. (Sonraki) olarak yaşadıklarımı anlatmak isterim.
1978 yılında, İstanbul’da, Zeynep Kamil Hastanesi’nde dünyaya geldim. Güneşin bulutların ardına saklandığı bir Ekim sabahı ilk nefesimi alıp, ilk gözyaşımı dökerek gözlerimi dünya hayatına açtım.
Üniversiteye kadar İstanbul’da yaşadım ve ardından Sakarya’da İşletme okudum. Okul bitmeden, aslında mezuniyetin verdiği telaştan çok, evlilik telaşı ile doluydum. Çünkü, düğünüm mezuniyetimden önce olmuştu. O dönemin adeta modasına uygun olarak, bir işletme mezunu olarak bankada çalışmaya başladım. Oğlum doğana kadar çalıştım, ve o doğduğunda 2 yıl iş hayatına ara verip onunla ilgilendim. Bu kararın arkasında ise, kanser olmuş olmam ve çocuk sahibi olamayacağımı söylemelerine rağmen, mucizevi bir şekilde hamile kalmam vardı. Oğlum okula başladıktan sonra iş hayatına geri döndüm, bu sefer büyük bir holdingde çağrı merkezi supervisor’ı olarak çalışmaya başladım. Kanser, işe başladıktan kısa bir süre sonra kapımı çalsa da, artık deneyim kazanmıştım ve bu engeli de atlattım.
Yıllar geçtikçe, 2008 yılında ilk beyin kanamasını büyük bir holdingde geçirdim. Bu olay, hayatımı değiştirmemi sağlayacak bir dönüm noktasıydı. Fakat, hem eğitimim hem de iş deneyimim nedeniyle aynı alanda çalışmaya mecburen devam ettim. 2013’te bir kez daha beyin kanaması geçirip, 6 ay hafızamı kaybettim. Hafızam geri geldikten sonra, artık hayatımı değiştirmeye hazırdım.
Çünkü, eğer yaşam amacına uygun yaşamıyorsan, hayat sen anlayana ve o amaca uygun yola girene kadar, sebepler dairesinde yeni sebepler oluşturmaya, tekrar tekrar uyarmaya devam eder.
ALES‘e girdim ve yüksek lisans için İstanbul Üniversitesi Aile Danışmanlığı bölümünü kazandım. Psikoloji hazırlık eğitimi aldım ve tezimi yazarak 3 yılda mezun oldum. Eş zamanlı olarak 1 sene regresyon uzmanlığı eğitimi aldım. Sonrasında, anaokulunda aile danışmanı olarak çalışmaya başladım ve yarı zamanlı kendi ofisimi açarak danışmanlık yapmaya başladım.
Fakat, pandemi başladığında her şey değişti. Herkes evlere çekildi, ben de Instagram’daki Relife Academy hesabımdan sizlerle buluşmaya başladım. O günden sonra büyüyerek birlikte yol alıyoruz.
Pandemi sonrası, Amerika’ya yerleştim. Oradayken, 369 Varlık Sırrı ilhamını sizlerle paylaştım ve ilk kitabımı yazdım. Yine oradayken,
Bergü Türk Mitolojisi araştırma grubunu kurarak tarihte ilk kez yapılan bir çalışmayla 70 mitolojik karakteri resmederek mitolojiyi görsel hafızaya taşıdık. Bu çalışmalar, Instagram sayfamda da sizlerle buluştu.
13 Mart 2025’te Türkiye’ye ziyarete geldiğimde, o sabah uçak Türkiye’ye indiği anda dedemin hakka yürüyeceğini ve cenazeye yetişebileceğimi, İstanbul’da deprem olacağını, oğlumun kalbinde küçük bir sıkıntı yaşanacağını, 369 İsim Frekansının doğacağını ve sonunda uçağımı kaçırmama sebep olacak şekilde hastalanıp Türkiye’de kalacağımı kesinlikle bilmiyordum.
Oysa öngörülerimde “Yeni bir sistem kuracağım, artık köklenip aynı zamanda meyve vereceğim” yazıyordu.
Ve işte şimdi buradayım, Türkiye’deyim. Hatta bu Ekim ayında yüksek lisans yapacağım için Üsküdar Üniversitesi’ne kayıt oldum.
Bu uzun ve renkli yolculuğumda bana eşlik ettiğiniz için, her birinize çok teşekkür ederim.